Sönmüş bir volkan olan Nemrut Dağı’nın zirvesine yakın bir kamp alanındayız. Yıldızlarla dolu gökyüzünün altında, kamp ateşinin sıcaklığında geçen bir akşam, sıfırın altında 5 derecede uykusuz bir gece ve sabahında 2.900 metrede Türkiye’de görebileceğimiz en güzel manzaralardan birinin seyrine duruyoruz: Nemrut Krater Gölü…

Zifiri karanlık bir gece... Çadırlarımız Nemrut krater göllerinden küçük olanın (Ilıgöl) kenarında... Etrafımız dik yamaçlarla ve sarp kayalarla çevrili... Akşam, gökyüzünde hilal şeklinde beliren ay, karanlık bastırdıkça hızla kayalıkların ardına doğru yol alırken yıldızlara teslim ediyor bizleri. Kamp ateşimiz yanıyor... Yıldızların eşlik ettiği kamp sohbeti şen kahkahalarla gecenin karanlığına karışıyor. Ateş etrafında halka şeklinde oturmuş arkadaşlarıma bakıyorum. Sohbetin sıcaklığı içimizi ısıtırken gecenin karanlığında yanan odunların ateşi yüzlerde gölge oyunu oynamakta oldukça mahir... Ve ardından gecenin soğuğunun ayaza kestiği saatler başlıyor. Artık dinlenme vakti. Çadırlarımıza çekiliyoruz.

2.300 metrede kamp

Bir türlü uyku tutmuyor gözlerimi. Uyku tulumum, bu derece soğuk havalar için uygun nitelikte değil ne yazık ki! Sıcaklık sıfırın altında 5’i gösterirken çaresizlikten kat kat giydiğim giysilerin içinde bir sağa, bir sola debelenip duruyorum. Uykuyla uyanıklık arasında 1-2 saatlik bir kestirmenin ardından çiy düşmüş bir sabaha uyanıyorum. Başımı, sudan çıkmış bir balık gibi çadırdan çıkardığımda kamp lideriyle göz göze geliyoruz. “Var mısın” diyor. “Elbette, severim dağların zirvelerini” diyorum.

Arkadaşlarımız bir gün önceki yorgunluğu çadırlarında atadursunlar, biz göle bakan güneydoğu yamacını hedefliyoruz ve zirveye doğru yavaş yavaş çıkmaya başlıyoruz. Kamp kurduğumuz yer 2.300 rakımlı bir nokta. Zirveye çıkmak için 500-600 metrelik bir tırmanış yapmamız gerekiyor. Bir müddet sonra gün iyice aydınlanmaya başlıyor. Güneş, soğuk gecenin ardından bütün sıcaklığıyla adeta gülümsüyor... Bir taraftan gittikçe yükselen güneş, diğer taraftan yokuş tırmanırken kan dolaşımımızın artması nedeniyle ısınan bedenlerimiz kan ter içinde kalıyor. Bir de yanımıza su almayı unutunca!.. Ama zirveye varma heyecanı dudaklarımızın kuruluğunu unutturuveriyor bir anda.

İskender’in cenneti

Eğim neredeyse yüzde 70’lerde... Zirveye doğru yaklaştıkça kayalık bölgeler artmaya başlıyor. Mümkün mertebe dik kayalıkların sıfır noktasına yaklaşmadan ve risksiz alanlarından çıkışımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Nemrut Krater Gölü’nü tepeden neredeyse kuşbakışı görebildiğimiz zirveye ulaşıyoruz nihayet. Muhteşem ve seyrine doyulmaz panoramik bir görüntüyle karşılaşıyoruz. İnanılmaz... “Anlatılmaz, yaşanır” dedirtecek türden bir duygu bu...

Bu seyir esnasında hafızamda şu bilgiler canlanıyor: Sönmüş bir volkan olan Nemrut Dağı’nın zirvesindeki Nemrut Krater Gölü, Bitlis’in Tatvan ilçesi sınırları içinde. Bu muhteşem, doğa harikası yeri, Büyük İskender’in Doğu seferi sırasında keşfettiğine inanıldığından dolayı ‘Büyük İskender’in cenneti’ olarak da anılıyor.



Nemrut Kalderası (Volkanik patlama sonucu toprağın çökmesiyle oluşan alan) büyüklük açısından Türkiye’de 1’inci, Avrupa’da 4’üncü ve dünyada 16’ncı sırada. Aynı zamanda içinde göl olan dünyanın ikinci büyük kalderası unvanına sahip. 2003’te ‘Tabiat Anıtı’ ilan edilmiş. En yüksek noktası 2.935 metre. Batı yönünde 8.5, kuzey-güney yönünde 7 kilometre çapa ulaşan eliptik bir yapıdan oluşuyor.

Kalderanın en önemli kaynak değerleri olarak, bulunduğumuz yerden de muhteşem görüntüleriyle büyülendiğimiz büyük ve küçük göl gösteriliyor. Renginden de anlaşılacağı üzere suyu yeşil renk görünen küçük göl sıcak suya sahip; derinliğinin 11 metre olduğu belirtiliyor.

Ödüllü güzellik

Sıcak su mineral bakımından da oldukça zengin. Ilıgöl’de su sıcaklığının kış mevsiminde 40 dereceye, yaz mevsimindeyse 60 dereceye kadar ulaştığı söyleniyor. Büyük Göl ise yaklaşık 15 kilometrekarelik yüzölçümüyle kraterin batı yarısını kaplayan en büyük gölünü oluşturuyor. Bu gölün suyu soğuk ve en derin yeri 155 metre olarak kaydedilmiş. Nemrut Krater Gölü, 2010’da ‘Suya Bağlı Turizm’ temalı Avrupalı Seçkin Destinasyonlar (EDEN) yarışmasında ‘Ulusal Destinasyon’ ödülüne layık görülmüş.

İyice yükselen güneş, krater gölünün suları üzerinde dans eder gibi bir görüntü sunarken aşağıya indiğimizde gölde yorgunluğumuzu atmanın hayalini kurmaya başlıyorum. Bu muhteşem manzara karşısında doğaya hayranlığım bir kat daha artarken soğuk gecenin ardından üşüyen ve yorulan bedenimin 2.900 rakımlı tepede ısındığını hissediyorum. İyi ki zirveye çıkmışım, diyorum... Şu muhteşem manzarayı göle hâkim bir tepeden seyredebilmeyi ömrümüzde kaç kez yaşayabiliriz, söyler misiniz?




(c) 2021 ASAD - All rights reserved.